On yıllardır yapılan araştırmalara rağmen, bilim adamları DNA gibi bir sistemin nasıl ortaya çıktığını açıklayamamaktadırlar. Hiç kuşkusuz DNA, Yüce Rabbimiz'in hücrede tecelli eden ilminin örneklerindendir.
İnsan genomunun en çarpıcı yönlerinden birisi, dünya çapında bilim adamlarının onlarca senedir üzerinde çalışıyor olmasına rağmen, genetik yapı hakkındaki bilgilerinin hala çok yetersiz oluşudur. İleri laboratuvar teknolojisi ve bilgisayarla analiz yöntemleri sonucunda Celera şirketindeki bilim adamları 26.500 insan genini tespit etmiş ve 13.000 kadarının da yerleşimini tahmini olarak belirlemişlerdir. İnsan Genomu Projesi ise farklı bir yöntem ile toplam 31.778 kadar insan geni olduğu tahmininde bulunmuştur. Bu iki yöntemin üzerinde anlaştığı, insanların 30.000 ila 40.000 arasında gene sahip olduğudur. İnsan genlerinin kompleks yapısı nedeniyle tam bir sayının verilmesi şu an için pek mümkün değildir.
İnsan Genomu Projesi tahminlerine göre, DNA'nın protein üretimi ile ilgili talimatları kodlayan kısımları, ellerindeki DNA diziliminin %5'inden daha azını meydana getirmektedir. Genetik bilginin geriye kalan kısmı ise, genetik denetim bölgelerinden, kromozomlarla ilgili önemli özelliklerden ve henüz ne olduğu çözülemeyen DNA kısımlarından oluşmaktadır. Tüm bunlar insanın genetik bilgisini tam olarak anlamadan önce, daha ne kadar çok araştırma yapılması gerektiğini göstermektedir.
Bilim adamları genetik mekanizmanın nasıl işlediğini ortaya koymaya çalışırken, böylesine mükemmel bir sistemin nasıl ortaya çıktığını açıklayamamaktadırlar. Harper's Magazine dergisinin Aralık 2000 sayısında "Genomdan Mesajlar" başlığı altında Arthur Cody, genetik bilgi içerisindeki işlemlerin bir tür "tetikleme" süreçleri olduğunu tarif ettikten sonra, şu soruları sormaktadır:
Tetikleyiciyi tetikleyen kimdir? Hiç kimse bilmiyor. Hiç kimsenin ortaya atacağı bir teori de yok… 'Tetikleme' ilginç bir biyolojik olaydır, yapımın nasıl gerçekleştiğini açıklamıyor. Homeotik geni (embriyo gelişimini düzenleyen gen) harekete geçiren nedir? Gerçek ya da teorik hiçbir cevap bulunamıyor… Hiç kimse cevabı bilmiyorken, cevabı nasıl aramaları gerektiği hakkında fikre de sahip değiller… Bu süreç ile ilgili herşey tam anlamıyla anlaşılmaz. Wayne Jackson, "Mapping the Human Genome: Does It Prove Evolution?", Christian Courier, 1 Nisan 2001; http://www.christiancourier.com/feature/april2001.htm
Burada yazarın sorduğu soruların elbette ki cevabı vardır: Tüm bunlar Yüce Allah'ın ilhamı ile gerçekleşmekte, milyarlarca atom Rabbimiz'in dilemesiyle canlılığın tüm fonksiyonlarını oluşturacak şekilde biraraya gelmektedir. Nitekim İnsan Genomu Projesi'nin sonuçlanmasıyla da, Allah'ın canlıları ne denli üstün bir yaratılışla var ettiğini ortaya koyan "genetik bilgi"nin detayları, insanlığın gözleri önüne serilmiştir. Bugün bu projenin sonuçlarını inceleyen, tek bir insan hücresinde binlerce ansiklopedi sayfasını dolduracak kadar bilgi saklandığını öğrenen her insan, bunun ne kadar büyük bir yaratılış delili olduğunu kavramaktadır. Bu gerçeği dile getirenlerden biri, İnsan Genomu Projesi'nin lideri ve Ulusal İnsan Genomu Projesi Araştırma Enstitüsü direktörü olan fizikçi, genetikçi profesör Francis S. Collins'tir.
Prof. Collins'e 2005 yılında insan genetiği araştırmalarına ömür boyu katkılarından dolayı, İnsan Genetiği Amerikan Topluluğu'nun en saygın ödülü kabul edilen "Allan ödülü" verilmiştir. Prof. Collins, bir konuşmasında yaptığı çalışmaların, Allah'a olan inancını güçlendirdiğini şöyle ifade etmiştir:
İnsan Genomu Projesi'nin direktörü olarak benim görüşüm, bilimsel ve dini dünya görüşlerinin kesinlikle birbiriyle uyumlu oldukları hatta özünde birbirlerini tamamladıkları yönündedir... İnsan genomunun zerafeti ve kompleks yapısı hayranlık uyandıran bir şaheserdir. Bu şaheser Allah'ın tüm bu zaman boyunca bildiği, fakat bizim ancak yeni keşfetmeye başladığımız insanlığın çeşitli özelliklerini ortaya koyarken, benim sadece dini inancımı güçlendiriyor. Francis S. Collins, "Faith and the Human Genome Project", Perspectives on Science and Christian Faith, cilt. 55, no. 3, Eylül 2003, s. 142.; http://www.asa3.org/ASA/PSCF/2003/PSCF9-03Collins.pdf
Dürüstçe yaklaşan her bilim adamı, yukarıdaki ifadelerde de görüldüğü gibi din ve bilimin uyum içinde olduğunu, evrenin Allah'ın delilleri ile dolu olduğunu kabul edecektir. Ancak Darwinist-materyalist medyanın samimi olmayan yaklaşımı, yayınlarındaki seçicilikte de kendini göstermektedir. İnsan Genomu Projesinin yöneticisi olarak, bu konuda asıl söz sahibi olan bir bilim adamının, DNA'da tecelli eden üstün düzenden duyduğu hayranlık ve tek bir molekülün imanının güçlenmesine nasıl vesile olduğu ile ilgili sözleri, basında yer almamaktadır. Ancak Allah'ın yarattığı düzendeki mükemmellik, hiçbir aksi çabayla gizlenemeyecek kadar açıktır. Allah Kuran'da iman edenlerin yaklaşımını şöyle bildirmektedir:
Kendilerine ilim verilenler ise, Rabbinden sana indirilenin hakkın ta kendisi olduğunu ve üstün, güçlü, övülmeye layık olan (Allah)ın yoluna yöneltip- ilettiğini görüyorlar. (Sebe Suresi, 6)
Andolsun, onlarda sizlere, Allah'ı ve ahiret gününü umud edenlere güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirecek olursa, artık şüphesiz Allah, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan), Hamid (övülmeye layık olan)dır. (Mümtehine Suresi, 6)