Klonlama tekniği, tamamen bilinçli insanların denetiminde yapılır ve her aşama çok hassas kontrol altında gerçekleştirilir. Bu yöntem, evrim teorisine hiçbir şekilde destek sağlamaz. Çünkü klonlamada, -canlıların yaratılışında olduğu gibi- tesadüfi süreçlere yer yoktur.
1) Yumurta hücrelerinin alınması: Klonlanacak hayvanla aynı tür bir dişi üzerinden, yumurta hücreleri ponksiyon (delme) yöntemi ile alınır.
2) Olgunlaşma: Ovositler (olgunlaşmamış yumurta hücreleri), döllenmek için hazır hale gelecekleri safha (2. metafaz) için, uygun bir ortama yerleştirilirler.
3) Enjeksiyon: Çekirdeğin çıkarılması işleminden sonra, klonlanacak hücre yumurtaya aktarılır ve bu hücre sitoplazmaya yapışır.
4) Füzyon (birleştirme): Bu işlem, yapışık olan iki hücrenin, tam olarak birleşmesini sağlar. Ayrıca bu esnada, çekirdek sitoplazmanın ortasına doğru ilerler.
5) Aktivasyon (harekete geçirme): Hücre bölünmeye başlar. Oluşan bu yeni hücre, döllenme sonucunda oluşan yumurta hücresi ile aynı aşamalara devam ederler. Blastositler (farklılaşmış hücreler), artık implante edilmeye hazır konumdadırlar.
6) İmplantasyon (yerleştirme): Blastositler, hayvanın rahmine konur ve dokuz ay sonra yavru doğar.
Öncelikle kopyalama ve evrim kavramları tanım olarak tamamen farklıdır. Evrim teorisi cansız maddenin tesadüfler sonucu canlılığı oluşturduğu iddiası üzerine kurulmuştur. (Bu iddianın gerçekleşebileceğine dair hiçbir delil yoktur). Kopyalama ise, canlı hücrenin genetik maddesi kullanılarak, o canlının kopyalanmasıdır. Zaten canlı olan bir hücreden yola çıkılır ve biyolojik bir süreç laboratuvar ortamına taşınarak yapay yöntemlerle tekrarlanır. Yani ortada evrimin temel iddiası olan "tesadüfi" bir süreç ya da "cansız maddenin canlanması" gibi bir durum yoktur.
Gerçekte kopyalama işlemi evrim için hiçbir delil sağlamaz, ancak evrimi kökünden çürüten bir biyoloji kanununun çok açık bir kanıtıdır. Bu kanun, ünlü bilim adamı Louis Pasteur'ün 19. yüzyılın sonuna doğru ortaya koyduğu "hayat ancak hayattan gelir" prensibidir. Bu açık gerçeğe rağmen kopyalamanın evrime delil gibi gösterilmesi, bir kısım medya yoluyla yürütülen büyük bir saptırma ve aldatmacadır.
Ancak özellikle son 30 yıl içinde çeşitli bilim dallarındaki ilerlemeler canlıların ortaya çıkışının tesadüf kavramı ile açıklanmasının imkansız olduğunu göstermiştir. Evrimcilerin bilimsel yanlışları ve taraflı yorumları belgelenmiş; böylece evrim teorisi bilim sınırları içinde savunulamaz hale getirilmiştir. Bu gerçek ise evrimcilerin bir kısmını farklı arayışlara itmiştir. İşte "canlılığın kopyalanması" hatta yakın geçmişte "tüp bebek" gibi bilimsel gelişmelerin evrime delilmişcesine propagandasının yapılması bu nedenledir.
Kopyalama konusunda insanların içine düştüğü bir diğer yanlış anlama ise, kopyalamayı "insan yaratmak" olarak anlamalarıdır. Oysa kopyalamanın böyle bir anlamı kesinlikle yoktur. Kopyalama, zaten var olan canlı bir üreme mekanizmasına, zaten var olan bir genetik bilgiyi eklemekten ibarettir. Bu işlemde ne yeni bir mekanizma, ne de yeni bir genetik bilgi üretilmiş değildir. Var olan bir canlının, örneğin koyunun genetik bilgisi alınmakta, anne koyunun rahmine yerleştirilmekte ve annenin doğuracağı yeni yavrunun, genetik bilgisi alınan koyunun "tek yumurta ikizi" olması sağlanmaktadır.
Bunun ne evrim teorisiyle ne de "insan yaratmak" kavramıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Bir insanı veya başka herhangi bir canlıyı yaratmak, yani yoktan var etmek, sadece Allah'a mahsustur. Nitekim bilimsel gelişmeler de, bu yaratmanın insanlar tarafından gerçekleştirilmesinin imkansız olduğunu göstererek, aynı gerçeği teyit etmektedir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
Sonuç olarak topluma bilim adına söyleyecek sözü kalmayan evrimcilerin, halkın bilgi eksikliğine sığınarak teoriyi yaşatmaya çalışmaları, yalnızca o teorinin bilimsel yönden çaresizliğini göstermektedir. Diğer tüm bilimsel gelişmeler gibi "kopyalama" da, canlılığın yaratılmış olduğuna ışık tutan çok önemli ve aydınlatıcı bir bilimsel gelişmedir.