Have an account?

DNA'daki Komplekslik Kendiliğinden Düzenlenemez

Fiziğin en temel kanunlarından birisi olan "Termodinamiğin İkinci Kanunu", evrende kendi haline, doğal şartlara bırakılan tüm sistemlerin, zamanla doğru orantılı olarak düzensizliğe, dağınıklığa ve bozulmaya doğru gideceğini açıklar. Canlı, cansız bütün herşey, zaman içinde aşınır, bozulur, çürür, parçalanır ve dağılır. Bu, er ya da geç her varlığın karşılaşacağı mutlak sondur ve söz konusu kanuna göre bu kaçınılmaz sürecin geri dönüşü yoktur. Sidney Üniversitesi'nden biyolog Prof. Michael G. Pittman konu ile ilgili şunları dile getirmektedir:


Zaman işe yaramaz. Canlı bir sistem dışında, biyo-moleküller zamanla tahrip olur, gelişme göstermez. Çoğu zaman dayanabilecekleri süre birkaç gündür. Zaman, kompleks sistemleri bozar. Uzun bir "kelime" (protein) veya bir paragraf, tesadüfler sonucu oluşmuş olsa bile, zaman bunu yok edecektir. Ne kadar çok zaman tanırsanız, bu parçaların kontrolsüz kimyasal ortamda kurtulma ihtimali daha az olacaktır. Michael Pitman, Adam and Evolution, 1984, s. 233


Resimde gördüğünüz tüm detaylar, bulundukları yere bir amaçla konmuştur. Her biri kullanım kolaylığı, estetik, simetri, uyum gibi pek çok yön düşünülerek yerleştirilmiştir. Mantık sahibi hiç kimse, bunun tersini -örneğin eşyaların pencereden esen rüzgarla zaman içinde tesadüf eseri yerleştiğini- iddia etmez.



Evrimciler, termodinamiğin 2. kanunu ile evrimi uzlaştırma amacıyla, "açık sistem" denilen, sürekli madde ve enerji giriş-çıkışı olan sistemlerde, belli bir düzen oluşabileceğini ispatlamaya çalışmaktadırlar. Bu noktada, iki kilit kavrama açıklık getirilmesi, evrimcilerin yanıltıcı yöntemlerinin ortaya konması açısından önemlidir. Buradaki yanıltma, iki farklı kavramın -"düzenli" ve "organize" kavramlarının- kasıtlı olarak karıştırılmasıdır.

Örneğin rüzgar, tozlu bir odaya girdiğinde, daha önce yere tekdüze olarak yayılmış toz tabakası odanın belli bir kenarına toplanabilir. Bu yine termodinamik anlamda eskisine göre daha düzenli bir ortamdır, fakat toz parçacıkları hiçbir zaman rüzgarın enerjisiyle 'kendi kendilerine organize olarak' odanın tabanında eksiksiz bir insan resmi oluşturamazlar. Sonuç olarak doğal süreçlerle hiçbir zaman kompleks ve organize sistemler meydana gelemez. Ancak zaman zaman yukarıdaki örneğe benzer basit düzenlemeler oluşabilir. Bu düzenlemeler de belli sınırların ötesine geçemezler.



Ne var ki evrimciler, bu şekildeki doğal süreçlerle kendiliğinden ortaya çıkan düzenlenme (self-ordering) olaylarını, evrimin çok önemli bir kanıtı gibi sunmakta ve bunları sözde "kendini organize etme" (self-organization) örnekleri gibi göstermektedirler. Bu kavram kargaşası sonucunda da, canlı sistemlerin doğal olaylar ve kimyasal reaksiyonlar sonucunda kendiliğinden meydana gelebileceğini öne sürmektedirler.


Halbuki başta da belirttiğimiz gibi, organize sistemlerle düzenli sistemler birbirlerinden tamamen farklı yapılardır. Düzenli sistemler basit sıralamalar, tekrarlar şeklinde yapılar içerirken, organize sistemler iç içe geçmiş son derece kompleks yapı ve işlevler içerirler. Ortaya çıkmaları için mutlaka bilinç, bilgi ve akla ihtiyaç vardır. Aradaki bu önemli farkı evrimci bilim adamlarından Jeffrey Wicken şöyle tarif eder:

"Organize" sistemleri "düzenli" sistemlerden dikkatlice ayırt etmek gerekir. İki sistemden hiçbiri "rastgele" değildir, ama düzenli sistemler basit kalıplardan oluştukları için hiç komplekslik taşımazken, organize sistemler her parçası yüksek bilgi içeren dış kaynaklı bir plana göre biraraya gelirler…



Organizasyon, bu yüzden işlevsel kompleksliktir ve bilgi taşır. Jeffrey S. Wicken, "The Generation of Complexity in Evolution: A Thermodynamic and Information-Theoretical Discussion", Journal of Theoretical Biology, Nisan 1979, cilt 77, s. 349



Kendiliğinden düzenlenme senaryolarının çıkmaz noktaları, DNA molekülünün yapısı incelendiğinde kolaylıkla görülebilir. Biyokimya ve moleküler biyoloji alanındaki çalışmalar, DNA, RNA gibi geniş bilgi içeren makro-moleküllerin özel dizilimini açıklayamamaktadır. New York Üniversitesi'nde kimya profesörü ve DNA uzmanı olan Robert Shapiro, evrimcilerin "maddenin kendi kendini organize etmesi" konusundaki inançlarını ve bunun kökeninde yatan materyalist dogmayı şu şekilde açıklar:


Bizi basit kimyasalların var olduğu bir karışımdan, ilk etkin replikatöre (DNA veya RNA'ya) taşıyacak bir evrimsel ilkeye ihtiyaç vardır. Bu ilke "kimyasal evrim" ya da "maddenin öz örgütlenmesi" (self-organization) olarak adlandırılır, ama hiçbir zaman detaylı bir biçimde tarif edilmemiş ya da varlığı gösterilememiştir. Böyle bir prensibin varlığına, diyalektik materyalizme bağlılık uğruna inanılır. Robert Shapiro, Origins: A Sceptics Guide to the Creation of Life on Earth, Summit Books, New York, 1986. s. 207

Evrimcilerin "öz örgütlenme" kavramıyla savundukları iddia, cansız maddenin kendi kendini düzenleyip, organize edip, kompleks bir canlı varlık meydana getirebileceği yönündeki inançtır. Bu kesinlikle bilime aykırı bir inançtır, çünkü bütün gözlem ve deneyler, maddenin böyle bir yeteneği olmadığını göstermektedir. Peki evrimciler neden hala "maddenin öz örgütlenmesi" gibi bilimsel olmayan senaryolara inanmaktadırlar? Neden canlı sistemlerde açıkça görülen yaratılış delillerini reddetme konusunda bu kadar ısrarcıdırlar?





Bu soruların cevabı, evrim teorisinin asıl temeli olan materyalist felsefede gizlidir. Materyalist felsefe, sadece maddenin varlığını kabul eder, bu durumda canlılara da sadece maddeye dayalı bir açıklama getirilmesi gerekmektedir. Evrim teorisi bu zorunluluktan doğmuştur ve her ne kadar bilime aykırı da olsa, sırf bu zorunluluk uğruna savunulmaktadır.

Canlılığa getirilebilecek tek açıklama yaratılıştır. Evrimciler Allah'ın varlığını inkar etmek adına her türlü imkansızlığa ihtimal vermekte, her çıkmaz yolu zorlamaktadır. Ancak gerçeklerden ne kadar kaçarlarsa kaçsınlar, karşılarında her zaman Rabbimiz'in varlığının delillerini, yarattıklarındaki üstünlüğü bulacaklardır. Kuran'da inkar edenlerin durumu şöyle bildirilmektedir:
İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı çok seri görendir. (Nur Suresi, 39)