İşte bu noktada evrimcilerin bu bilinmeyen üzerine bina ettikleri taraflı yorumları devreye girmektedir. Darwinist bilim adamları söz konusu genlerin hiçbir amacı olmadığını, bunların "saçma" ya da "çöp, hurda" dizilimlerden ibaret olduğunu öne sürerler. Milyonlarca yıllık hayali evrim sürecinde bu bölgelerin artık işlevlerini yitirmiş genler olduklarını iddia ederler. Oysa peşin hükümle öne sürülmüş bu iddia, bugün yeni bilimsel bulgular karşısında çürümüş bulunmaktadır. "Hurda DNA" kavramı 5-6 yıl öncesine dek, bilim adamlarının fonksiyonlarını bilmedikleri büyük DNA yığınlarına verdikleri isimdi.
Gen olarak tanımlayamadıkları bu çok uzun dizilimlere, o an için "junk DNA" (hurda/çöp/boş DNA) diyorlardı. Ancak iddiaların tersine, işe yaramadığı öne sürülen bölümlerin, aslında hayati fonksiyonları yönettikleri, çalışan kısımların tamirinde kritik önemleri olduğu ortaya çıkmıştır. Kaldı ki genetik bilimi DNA'nın işlevlerini tanımlamada henüz emekleme safhasındadır.
13 Mayıs 2002 tarihli Nature Genetics dergisinde yayınlanan bir makalede, Dr. John V. Moran ve ekibi hurda DNA'nın hareketli parçalarının, genom için tamir servisi sağlayan DNA parçaları olduğunu bildirdiler. Bunlar genom etrafında hareket edebilir ve kelime işlemi sırasında kopyala yapıştıra benzer bir işlem yaparak kendilerinin kopyasını üretirler. Bu özellik DNA'nın çift olan sarmalı ayrılmaya başladığında son derece faydalıdır. Çifte sarmal hücreye kimyasallar bulaştığında ya da herhangi bir baskı olduğunda yarılır ve hücre ölümüne sebep olabilir. Hurda DNA olduğu iddia edilen kısmın söz konusu parçaları genom içerisinde dolaşırlar ve bu tür ayrılmaları tespit ederler; böyle bir şeye rastladıklarında kendilerini araya sokarlar ve bu bölgeyi yeniden birleştirirler.
Zaman zaman evrimci kaynaklarda, canlılardaki bazı organların işlevsiz olduğu ileri sürülmekte ve bunların o canlıların atalarından miras kalmış ancak artık kullanmadıkları organlar olduğu iddia edilmektedir. Örneğin insan vücudundaki appendiks (apandisit) veya kuyruk sokumu, yıllarca "körelmiş organ" sayılmıştır. Oysaki son yılların bilimsel araştırmaları, tüm bu organların önemli işlevleri olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Evrimcilerin 20. yüzyıl başında çıkardıkları "körelmiş organlar listesi" bugün tamamen çürümüş durumdadır. Evrimci yazar Scadding'in ifadesiyle "biyoloji bilgisi arttıkça, körelmiş organlar listesi de giderek küçülmüş" ve sonunda yok olmuştur. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, Araştırma Yayıncılık) Aynı şekilde, evrimcilerin öne sürdükleri "hurda DNA" kavramı, yani DNA'nın büyük bölümünün işe yaramaz olduğu iddiası da, yapılan yeni keşiflerle çürütülmüştür.
İnsan Genomu Projesi ve diğer genetik çalışmalarla birlikte, genlerin protein üretimi sırasında birbirleriyle devamlı bir etkileşim içinde oldukları ortaya çıktı. Bu üretim sırasında, bir genin diğer DNA bölümlerinden bağımsız olarak çalışmadığı anlaşıldı. Bugün varılan nokta göstermektedir ki, bir genin çalışması sırasında, özellikle protein kodlamaya başlama aşamasında, genleri oluşturmayan DNA bölümlerinin o geni düzenlemesi söz konusudur. İşte bu yüzden, araştırmaları yakından takip eden hiçbir bilim adamı, artık "hurda DNA" kavramına itibar etmemektedir.
Aslında DNA'nın hurda olduğu idda edilen kısımlarının devamlı faaliyet halinde olduğu ve henüz bilinmeyen farklı fonksiyonlara sahip olduğu evrimcilerin hoşuna gitmese de, uzun süreden beri ifade edilen bir gerçekti. Science dergisinde 1994 yılında yayınlanan "Hurda DNA Kendi Dilinde mi Konuşuyor?" başlıklı haberde, Harvard Tıp Fakültesi'ndeki moleküler biyologlar ve Boston Üniversitesi'nden fizikçiler bu konuya açıklık kazandırmışlardı. Çeşitli canlılardan alınan, 50.000 baz çifti içeren 37 DNA dizilimi üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucu, insan DNA'sında %90 yer tutmakta olan sözde hurda DNA'nın aslında özel bir dilde yazıldığını haber veriyorlardı. Yaptıkları testler, bu kısımlarda bir lisana benzer özellikler bulunduğunu ortaya koymuştu. Bulguları ışığında, "hurda" denen DNA'nın hiç de boş olmadığını bildirmişlerdi. "Hurda DNA'daki Dilin İpuçları" adlı makalede ise Boston Üniversitesi'nden Eugene Stanley'in yaptığı çalışmalarla, DNA dizilimlerinde insan diline benzer nitelikte bilgi içeren özellikler bulunduğu delillendirildi.- Michael J. Denton, Nature's Destiny, Free Press, New York, 1998, s. 290; ["Mining Treasures form Junk DNA", Science, 4 Şubat 1994; "Hints of a Language in Junk DNA", Science, 25 Kasım 1994
DNA dizilerinin daha önce, %97'sinin hurda ve işe yaramaz olarak tanımlanmasının nedenlerinden biri kuşkusuz ki bilgisizliktir. Cleveland Üniversitesi'nden evrimci bilim adamı Evan Eichler bu durumu şöyle itiraf etmektedir:
Hurda DNA deyimi bizim bilgisizliğimizin yansımasından başka bir şey değil. Gretchen Vogel, " Objection #2: Why Sequence the Junk?", Science, cilt 291, no. 5507,16 Şubat 2001, s. 1184
Kendisi de bir evrimci olan Ernst Mayr da genler hakkındaki bilgilerinin yetersizliğine şöyle değinmektedir:
Bilimi sınırlandıran ciddi bir unsur da ileri derecede kompleks sistemlerin işleyişini açıklamadaki zorluktur... Aynı görüş, ileri derecede kompleks ve hala henüz anlaşılamamış olan genetik bilginin düzenleyici mekanizmaları için de geçerlidir. . Ernst Mayr, This is Biology, The Science of the Living World, The Belknap Press of Harvard University Press, 7. baskı, ABD, 1999, s. 105
Scientific American dergisinin Kasım 2003 sayısında yayınlanan "Görülmeyen Genom: Hurdanın Arasındaki Cevherler" adlı makalede de Avustralya, Queensland Üniversitesi'nde Moleküler Biyobilim Enstitüsü'nün yöneticisi John S. Mattick'in şu sözlerine yer verilmektedir:
Anlaşılmadığı için hurda olarak öne sürülen [genler]in, aslında insanın kompleksliğinin temeli olduğu ortaya çıkabilir."
Moleküler biyolog Prof. Mattick, "intron" denilen ve protein sentezine direkt olarak katılmayan bu dizilimlerin önemi ile ilgili hatalı yorumlara şöyle değinmektedir:
Bunun [hurda DNA'nın] tüm anlamının farkına varılmaması... moleküler biyoloji tarihindeki en büyük hatalardan biri olabilir. W. Wayt Gibbs, "The Unseen Genome," Scientific American, Kasım 2003, ss. 49-50
New Scientist dergisinin 19 Kasım 2005 tarihli bir haberinde ise, sözde hurda DNA'nın öneminin, tahmin edilenden çok daha fazla olabileceğini şöyle dile getirilmektedir:
... olağanüstü bir şekilde, hurda DNA'nın genler kadar -değilse de daha fazlasıyla- önemli olduğu ortaya çıkabilir... Hurda DNA'nın kaldırıldığı raflardan bu şekilde ortaya çıkarılmasını sağlayan, onunla ilgili özel olan nedir? Genomların kıyaslanmasıyla bir delil ortaya çıkmaktadır... Bilim adamlarının henüz çözemediği hayati bilgiyi kodluyor olabilir. Bu da, daha fazla DNA, daha fazla bilgi saklama ve kompleks organizmalar üretme kapasitesi demektir. Açık olan bir şey var. Genlerimizin haritasını çıkardığımıza göre, artık hurdalığı keşfetmeye başlamanın zamanı geldi.
İnsan Genomu Projesi'nin başında bulunan Dr. Francis Collins de, "Hurda" DNA olarak adlandırılan kısımların zannedildiği gibi hurda olmadığını şöyle ifade etmektedir:
Uzun süredir genetik bilginin yüzde 95 kadarını hurda sayıp dikkate almadığımız için sorun yaşıyordum, çünkü henüz ne işlevi olduğunu bilmiyorduk. Buna hurda denmesinin nedeni de ne tür bir işlevi olduğunu hala keşfetmemiş olmamızdı. Fakat tüm genetik bilgi önünüzde seriliyken bizim "hurda" diye adlandırdığımız malzemenin aslında gerçekten işe yarar bir DNA dizilimi olduğunu anlıyorsunuz… Bu nedenle bence genetik bilgiden "hurda" terimi atılmalıdır. . Francis S. Collins, "Faith and the Human Genome Project", Perspectives on Science and Christian Faith, cilt 55, no. 3, Eylül 2003, s. 147
Evrimci genetikçiler, hurda DNA olarak isimlendirdikleri kısımları, teorilerine zorlama bir delil olarak göstermek istediler. Evrimcilerin bu kısımları "hurda" ifadesi ile önemsiz göstermek istemeleri ve dogmatik evrim inançlarına uydurmaları, bilim adamlarının senelerce "hurda" olarak ifade edilen kısımları incelemelerini engellemiştir. Science dergisinde bu durum şöyle açıklanmaktadır:
Cazibesine rağmen, "Hurda DNA" kavramı, bilim adamlarını senelerce kodlamayan DNA'yı incelemekten uzak tutmuştur. Genomlarla gelişigüzel ilgilenen küçük bir grup dışında, genom çöplüğünü kim incelemek isterdi ki? Bununla birlikte, normal hayatta olduğu gibi, bilimde de, boş vakti olan, alay edilme riski alan ve popüler olmayan alanları araştıranlar vardır. Onlar sayesinde, hurda DNA görüşü, özellikle de tekrar eden kısımlar, 1990'ların başında değişmeye başladı. Wojciech Makalowski, "Not Junk After All", Science, 23 Mayıs 2003, cilt 300, no. 5623, ss. 1246-1247
Evrim teorisinin bilimsel açmazlarını birçok çalışmasıyla ortaya koyan Dr. Paul Nelson ise, "Hurda Satıcısı Artık Hurda Satmıyor" başlıklı makalesinde, hurda DNA kavramı için şu açıklamayı yapmaktadır:
Carl Sagan, Shadows of Forgotten Ancestors (Unutulmuş Ataların Gölgeleri) isimli kitabında, "genetik hurdalığın", DNA'daki "fazlalıkların, kekelemelerin (gereksiz tekrarlar) ve kopya edilemez saçmalıkların", hayatın temelinde derin kusurlar bulunduğunu kanıtladığını öne sürmüştü. Bu tür yorumlara daha önce biyoloji literatüründe sık rastlanıyordu, ancak artık bu tür yorumlar yapılmıyor.
Neden mi? Çünkü artık genetikçiler, genetik enkaz olarak bilinen kısımların fonksiyonlarını keşfediyorlar.
Helen Pearson, "Hurda DNA Hayati Bir Rol Ortaya Koyuyor: Anlaşılmayan Genetik Dizilimler Vazgeçilmez Gözüküyor" başlıklı makalesinde şöyle bildirmektedir:
Bilim adamları sır dolu, tüm omurgalıların hayatta kalmasında çok büyük öneme sahip DNA parçalarından oluşan bir koleksiyon üzerinde bulmaca çözüyorlar. Fakat bunların fonksiyonları tamamen bir bilinmeyen... bu parçalar hiçbir protein kodlamayan genomun geniş bölümleri üzerinde bulunuyor. Bu kısımların varlığı, çoğunlukla hurda DNA ifadesiyle önemsenmemiş bu alanların öneminin, bir kimsenin tahmininin çok ötesinde olabileceğine dair gelişen delilleri artırıyor.
Perlegen Bilimleri şirketinde, DNA'nın hurda olduğu öne sürülen kısımları inceleyen Dr. Kelly A. Frazer, "Bu [bulgular] insanların merakını uyandıracak. Bu insanları alıp götüren türden şeyler." derken, Cambridge Broad Enstitüsü'nden genetikçi Kerstin Lindblad-Toh da yapılan çalışmalar için "Bunlar daha buzdağının tepesi." demektedir.