Have an account?

Hücre Farklılaşmasındaki Mucize

Hücrelerin programlanmış bir şekilde farklı farklı proteinler üretip farklı organlara dönüşmesi olayına, tıp dilinde "farklılaşma" ya da "morfogenez" denir. Hücreler bölündükçe farklılaşır, yani farklı görevler edinir ve vücutta bulunmaları gereken bölgelere giderler. Birbirinin aynı hücrelerden oluşan bir et yığını değil de, bir kısmı, örneğin göz hücresi olup tam olması gerektiği yere, bir kısmı kalbi oluşturup göğüs kafesindeki yerine gider veya deri hücresi olarak bütün vücudu kaplar. Tüm hücreler, oluşturacakları dokunun gerektirdiği kadar çoğalır ve bu dokular da gerekli yapıyı inşa etmek üzere yan yana gelerek organları oluşturmaya başlarlar.
Tüm bu olaylar sırasında hücreler, titizlik gerektiren bir inşaat sırasında, yakın iş birliği içinde çalışan bir ekip gibidir. Her biri planın tümünü bilir ve yoğun bir haberleşme ve iş birliği içinde çalışırlar. Peki bu kadar ileri düzeyde bir düzen ve koordinasyon nasıl gerçekleşmektedir? Hücreler nereye gideceklerini, hangi organın parçası olacaklarını ve gittikleri yerde ne yapacaklarını nereden bilmektedirler? Aynı zamanda diğer hücrelerle bu derece uyum içinde nasıl hareket etmektedirler? İsrailli biyofizikçi Dr. Lee Spetner da buradaki mucizevi yaratılışa şöyle dikkat çekmektedir:

Gelişim programı nasıl çalışıyor, nasıl bu kadar mükemmel? Gördüğümüz gibi gelişim ikiye bölünen tek bir hücre ile başlar. İki daha sonra dörde bölünür ve bu böyle devam eder. Bir noktadan sonra hücreler farklılaşır, daha doğrusu karakter değiştirirler. Sonunda hücrelerin bir kısmı bir tür doku ya da organa dönüşürken, diğer hücreler de başkalarına dönüşür. Bu her defasında neredeyse aynı kusursuzlukla gerçekleşir. Bu nasıl olur? Lee M. Spetner, Not By Chance, Shattering The Modern Theory of Evolution, The Judaica Press Inc., 1997, s. 234

Bu soruların cevabı son derece açıktır: Canlılar kusursuz bir şekilde yaratılmışlardır ve yaratılışlarındaki sanat ve ilim herşeyin Rabbi olan Yüce Allah'a aittir. Bir ayette şöyle haber verilmektedir:

Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Teğabün Suresi, 3)


Diğer taraftan proteinler de, çeşitli hücreler için farklı tiplerde üretilir. Bir embriyo anne karnında gelişirken, embriyonun gözlerini oluşturacak hücrelerdeki DNA'lar, yalnız göz organı ile ilgili proteinleri üretirler. Aynı şekilde embriyonun beynini oluşturacak hücrelerin DNA'ları ise, yalnız beyin organı ile ilgili proteinleri üretir.

Burada önemli olan nokta şudur. İnsanın kemik hücresi olsun, karaciğer hücresi olsun, böbrek hücresi olsun, vücudunun her bölgesindeki hücrelerin içindeki DNA'larda, insanın bütün organlarını oluşturacak bilgiler saklıdır. Fakat saklanan bu bilgilerden, yalnızca ilgili organ için üretilecek proteinlerin meydana getirilmesi sağlanır. Diğer bir ifadeyle, her hücrede, insan vücudunun her organına ait protein bilgileri saklanır; fakat bu proteinlerin hepsi üretilmez. Yalnız meydana getirilecek organla ilgili proteinler üretilir. Bunun sağlanması için de, DNA'nın üzeri, o organ için gerekli olmayan proteinlerin üretilmesini engelleyecek şekilde "histon" adı verilen özel bir proteinle örtülür. Bugün bilim adamlarını merakta bırakan en büyük sırlardan birisi ise, hücrelerdeki "histon"ların, hangi genlerin üzerini örtüp hangilerinin üzerini açık bırakacağını nereden bildikleridir. Çünkü proteinler de, cansız atomlardan oluşan birer moleküldür. Şuursuz ve aklı olmayan atomların, bu derece muazzam bir yaratılış harikasını meydana getiremeyeceği açıktır.

Hücrelerdeki başkalaşım ve yapılanma esnasındaki koordinasyon da, DNA molekülü tarafından sağlanır. Ancak DNA, ne en son teknolojiyle donatılmış laboratuvarlarda çalışan bir biyokimyager, ne de saniyede trilyonlarca işlem yapabilen bir süper-bilgisayardır. DNA, karbon, fosfor, azot, hidrojen ve oksijen gibi atomlardan oluşan bir moleküldür.

Şimdi düşünelim ve kendi kendimize soralım: İnsan vücudunda bulunan trilyonlarca hücre, bölünerek birbirinden çoğalıyor. Ancak her hücredeki farklı gen, farklı zamanlarda harekete geçiyor ve bu şekilde hücrelerde başkalaşım sağlanıyor. Diğer bir deyişle, ilk hücreden sonra bölünerek çoğalan her hücrede, tüm genetik bilgi vardır; yani her hücre aslında kalp kası, deri, alyuvar veya vücudun herhangi başka bir dokusunu üretme yeteneğine sahiptir. Her hücre, o vücut için tam bir DNA tarifine sahip olsa da, gelişmenin farklı aşamalarında ve farklı organlarda sadece bazı genler aktiftir. Örneğin, böbrek oluşum ve fonksiyon kodları her hücrede bulunur; ancak sadece ilgili genler, gelişme sırasında, belirli zamanlarda, bu organda aktif olur. Benzer olarak, belli enzimler -örneğin glikoz 6-fosfat- esas olarak karaciğerde bulunur, fakat diğer organların her hücresi bu proteinin tarifine sahiptir, ama asla bu proteinin üretimini yapmaz. Örneğin göz hücresi bu enzimi üretmez, sadece göz için gerekli olanları üretir. Sinir hücreleri, beyin ve organlar arasında gidip gelen uyarı ve emirleri taşıyacak, karaciğer hücreleri toksinleri zararsız hale getirecek ve yağ hücreleri zayıf dönemler için yiyecek depolayacak şekilde uzmanlaşırlar. Bunların hiçbiri mide ile ilgili enzimleri üretme hatasına düşmez. Peki bu kusursuz iş bölümünü kim yapmaktadır? Hücrelere bölünme ve bölündükten sonra farklı konularda uzmanlaşma emrini kim vermektedir? Dahası, tüm hücreler itaat şuuruna nasıl sahiptirler ve nasıl böylesine kusursuz bir disiplin ve organizasyon içinde çalışmaktadırlar? Bunların hiçbirinin tesadüfen gelişen olayların sonucunda oluşmuş, başıbozuk sistemler olmadığı son derece açıktır. Tüm bunlar "gökten yere her işi evirip düzene koyan" Yüce Rabbimiz'in izniyle gerçekleşmektedir. (Secde Suresi, 5)


Hücrelerin sadece doğru zamanda doğru yerde bulunmaları ve doğru genleri aktif hale getirmeleri ile de, bu kusursuzluk bitmemektedir. Hücreler aynı zamanda yaşamın doğru safhasında, doğru miktarlarda bulunmalıdır. Bazı "bakım" genleri, hemen hemen bütün hücrelerde, her zaman çalışır. Diğer genler, bazı hücrelerde birkaç saatten az işlevini yapar, sonra ileride çalışmak üzere bekleme konumuna geçer. Örneğin emzirme sırasında süt üretimi genler tarafından hızlandırılır. Mevcut bilgi, uygun zamanda, uygun miktarda ve uygun yerde harekete geçirilir. DNA'da saklı milyarlarca bilginin bu kadar şuurlu, planlı, iradeli, hesaplı ve akılcı idaresi ve kullanımı, evrimcilerin "tesadüf" iddiaları ile kesinlikle açıklanamaz. Buna rağmen mikroskobik bir alanda gerçekleşen olağanüstü planlı ve organize olayların nedeni olarak, tesadüfleri görmek, büyük bir mantık çöküntüsüdür. Nitekim evrimciler de, hücrelerdeki bu farklılaşma ve kusursuz görev dağılımına bir açıklama getirmekten çok uzak olduklarını kabul etmektedirler. Evrimci mikrobiyoloji profesörü Ali Demirsoy şu itirafta bulunur:Özünde, döllenmiş bir yumurtadan, çok değişik yapıda ve işlevde birçok hücre grubunun meydana gelmesi, şimdiye kadar doyurucu bir şekilde açıklanamamıştır. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayınları, Ankara, 1984, s.158

National Geographic Topluluğu'nun bir yayını olan The Incredible Machine (İnanılmaz Makine) adlı kitapta ise, insanın yaratılışının bilim adamlarınca açıklanamamasından şöyle bahsedilmektedir:

Yüz adet özelleşmemiş hücre, dünyadaki en kompleks omurgalıyı –insanı- meydana getirecek şekilde trilyonlarca hücre üretmelidir. Farklılaşma olayı, yani hücrelerin nasıl olur da farklı formlara dönüştükleri, bilimin çözülmesi en güç problemlerinden biri olarak düşünülmektedir. DNA'nın emirleri ne şekilde hücrelere iletilmektedir? Yaşam hikayesi önceden döllenmiş yumurtada yazılı olarak mevcut mudur? DNA emirleri, yumurta hücresi bölündüğü zaman, döl hücreleri için bölümlere mi ayrılmıştır?...



Bu noktada yeni gizemli olaylarla karşılaşırız. Bugün tüm hücrelerin genelleşmiş hücrelerden kaynaklandığını ve her bir hücrenin tüm vücudun genetik şifresini içerdiğini biliyoruz. Fakat tüm hayatın oldukça kapsamlı bilgisini taşıyan bir hücre, nasıl oluyor da bir insanın gelişiminde, tam olarak oynaması gereken rolü oynayabiliyor? Nasıl oluyor da herhangi bir şeye dönüşebilen bir hücre, özel bir şeye dönüşüyor? Örneğin retinadaki bir çubuk hücresi nasıl oluyor da, ışığı absorbe eden bir protein üretme konusundaki emirlere uyacak şekilde yapılanmıştır? Ya da bir pankreas hücresi insülin üretmeyi nereden bilmektedir?... Biz bu soruların tümüne cevap verememekteyiz. The Incredible Machine, National Geographic Society, s. 29

Dr. Lee Spetner ise, tek bir hücreden düşünebilen bir insanın oluşumunu şu sözlerle ifade eder:

Gözlerin, kolların ve bacakların, hatta parmaklardaki tırnaklar ve kirpiklerin kusursuzluğu. Bu mükemmel ve inanılmaz derecede kompleks bir canlı, nasıl tek bir hücreden meydana geldi? Ne tür bir program böyle bir gelişmeyi yönetmiş olabilir. Görebilen gözler, işitebilen kulaklar, düşünebilen ve kompleks organlarının hareketlerini yönlendiren bir beyin, hepsi tek bir hücreden meydana geldi. Her birimizin tek bir hücreden meydana gelmiş olması ve birçok faaliyeti yerine getirebilen, düşünebilen bir varlığa dönüşmesi gerçekten akıl almaz. . Lee M. Spetner, Not By Chance, Shattering The Modern Theory of Evolution, The Judaica Press Inc., 1997, ss. 233-234

Tüm bu olağanüstü olayların, tesadüflerin veya hücrenin kendi eseri olamayacağı açıkça bellidir. Peki, hücrede meydana gelen bu olayları yöneten, belli bir amaca yönelik olarak yaratan, milyarlarca bilgiyi, gözle görülmeyecek kadar küçük bir alana sığdıran akıl ve güç kime aittir? Bu sorunun tek bir cevabı vardır: Yüce Rabbimiz sonsuz rahmetiyle insanı, şu anki haliyle düzgün bir surette yaratmıştır ve gerek bedenindeki gerekse çevresindeki düzeni insana nimet olarak sunmaktadır. Bir ayette şöyle bildirilmektedir:

Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 34)